Sosyal medyanın örgütlenme gücüne tanıklık eden ben, bir kayıp olayının nasıl binlerce gönüllünün aramaya çıktığı bir sosyal harekete dönüştüğünü gördüm. Ancak bu bir gecede olan bir şey değil, bu hareketliliğin uzun bir geçmişi var. Bunun için 23 Şubat’ta yazdığım “Büyüyen Eylemlilik Hali ve Artan Kısıtlamalar” yazısından alıntı yapmamda fayda var.
23 Şubat’ta demişim ki;
Gezi’nin getirdiğini düşündüğüm en büyük değişimlerden birisi insanlardaki eylemlilik halinin artışı ya da bir başka deyişle protesto için sokağa daha fazla çıkmak. Yıllardır çevremden duyduğum, medyadan takip ettiğim yurtdışında insanların örneğin en ufak bir zamda ya da trafikte polis kurşunuyla öldürülen gençler için sokağa döküldükleri ancak Türkiye’de böylesi durumların yaşanmadığı ve yaşanmayacağı inancıydı. Bu genel umutsuzluk havasını kıranın Gezi olduğuna inanıyorum. O güne kadar insanların biriktirdikleri öfke, o parktaki ağaçların kesimi ile beraber başlayan olaylarda patlarken yan yana duran farklı kesimler de pek çok insan için şaşırtıcı geldi.
Gezi’den sonraki Türkiye’de yanlış ya da haksızca ilerlediğini düşündükleri şeyleri sokağa çıkıp protesto eden grupların sayısı arttı. Hemen her gün, özellikle de İstanbul’un bir köşesinden eylem haberi geliyor ve tüm bu eylemlerde bir organizelik, bir hız var. Örneğin, gün içinde Beşiktaş’ta Adalet ve Kalkınma Partisi standına yönelik eylem yapan gruplar gözaltına alındığında, akşamına Abbasağa Parkı forumu bir eylem organize ederek Beşiktaş sokaklarında yürüyor ya da bir kedinin işkence ile öldürülmesi ve mahkemenin sanığı sadece 300 TL para cezası ile bırakması üzerine, hemen o akşam Kadıköy’de,Gezi’den beri eylemlere ev sahipliği yapan Altıyol ve Bahariye’de, gruplar yürüyüş düzenliyor.
Gezi’nin devamında başlayan park forumlarının da bu eylemlilik halindeki etkisi büyük. Sadece Türkiye ya da İstanbul gündemini ilgilendiren konular değil, aynı zamanda kendi mahallelerindeki problemler için de sokağa çıkan, imza toplayan bu gruplar, gördükleri haksızlıklar karşısında organize olup sokakta protesto etme kültürüne sahip olan ve bu kültürü yerleştiren kitleler.
Forumların getirdikleri arasında insanları yeniden birbirleriyle komşu yapması, mahalle kültürünü canlandırması da var. O güne kadar, yıllardır aynı semtte oturduğu komşularını tanımayan insanlar, forumlarda bir araya geldiklerinde, beraber eylemlere gittiklerinde tanıştılar, dost oldular ve öncesinde sadece mahalle dizilerinde görebildikleri canlılığı, ortamı yaşamaya başladılar. Kadıköy’deki forumların gerçekleştirdikleri “işgal evleri” ise, Gezi’deki hali, “ne güzel günlerdi” dedirten bir yad etme ya da nostalji malzemesi olmaktan çıkarıp sürdürülebilir kılıyordu. Badiu ve Zizek, Gezi’yi değerlendirdikleri panelde tam da buna dikkat çekmişlerdi: “İleride bir iş yemeğinde ‘ne güzel günlerdi’ demeyin.” Gezi yaşandı, etkileri ve eylemliliği sürse de ana olaylar kapandı, bitti. Parktaki alternatif yaşamı forumlar, yeni Gezi parklarına, işgal evlerine, bostanlarına, mahallerine taşıdılar. İstanbul’da, öncesinde de eylem noktası olan Galatasaray Meydanı, Altıyol Boğa gibi mekânlar çok daha fazla sayıda, çok daha kısa aralıklarla yeni eylemlere ev sahipliği yaptılar.
Bu yeni eylemlilik hali ve ortaya çıkan yeni şeyler karşısında, bu eylemliliğe yabancı olan, değişimden rahatsız olan veya bu renkliliği tek sesli bir griliğe indirmek isteyen farklı otorite halleri de var.
Otoritelerin eylemlilik hali karşısındaki ilk ve en kolay gördüğü çözümü yaftalamak oluyor. Her türden eylemi, “yakıp yıkıyorlar esnafa kamu mallarına zarar veriyorlar” çizgisinde yorumlayan otoriteler, eylemcileri de alışılageldik siyaset kalıplarına sıkıştırmayı ve yaftalamayı seçiyor. Yeni eylem gruplarına ve şekillerine yabancı olan otoriteler, bu grupları pasifize etmenin yollarını arıyor. Bu noktada bulunan çözümse kimi zaman devlet şiddeti, kimi zaman palamiliter gruplar oluyor.
Pamir’i aramak için Zekeriyaköy’e akın akın insanların gitmesi, bunun karşısında diğer insanların şaşırmasına “daha önce nerede görülmüş kaybolan bir çocuk için bu kadar insanın toplandığı!” ,ak trollerin komplo teorilerine “3.köprüyü protesto etmeye, kamp planları için ormanları keşfetmeye, baharda kuzeyde Gezi inşa etmeye gidiyorlar” ve 3 yaşındaki bir bebeğin kaybolmasına dair yapılabilecek en vicdansız yorumlara neden oldu.
İnsanların eylemlilik hali 4-5 Nisan günü yeniden zirve yaptı. Sosyal medyadan haberleri alan ve organize olan insanlar Zekeriyaköy’e geldiler ve burada büyük bir dayanışma hali gösterdiler. Geniş ve büyük ölçüde ormanlık/ıssız bir coğrafyayı gönüllüler, gruplara ayrılarak, ellerinde fenerlerle başta AKUT olmak üzere pek çok arama kurtarma ekibinin liderliğinde aradılar.
Bu noktada 140journos’tan Cem Aydoğdu’nun, aslında benim uzun uzadıya anlatmak istediğimi özetleyen tespitine de yer vermek gerek: “İnsanlar sokağa çıkıp kolektif hareket etmeyi sevdiler. Seçimler ve şimdi Pamir.” Ve yine 140journos’tan Engin Önder de sosyal medyanın oy sayma, sağlamasını yapma, kan bulma, kaybolan çocukları arama, eylemlerden içerik geçme, sesini duyuramayanlara yardımcı olma gibi işlevlerine dikkat çekiyor.
İnsanlardaki bu eylemlilik/dayanışma halinin farkına varamayanların yaptıkları her türlü analiz yanlış ve boş. Bu eylemliliğe yabancı olan, tanımayan, tanımadığı için belirsiz görüp ürken, tüm yaşananlara bireylerin tepkisi olarak değil de iç, dış mihrakların bir oyunu olarak bakanlar, bu kayıp olayında da komplo teorilerini ve vicdansızca yorumlarını eksik etmediler. Ak troller bölgeye aslında 3.köprü eylemlerine hazırlık, yeni bir “kalkışma” için gidildiğini iddia ettiler.
Oysa meselenin en temelde vicdani olduğunu, doğanın da bu vicdanın bir parçası hatta ta kendisi olduğunu, toprak, ağaçlar ve gökyüzüyle çocukların bir bütün olduğunu göremediler. Arama boyunca bazı Twitter hesaplarından, ormanlık alanlara girildiğinde 3. Köprü için kesilen ağaçların ve yaratılan kötülük çölünün fotoğraflarının paylaşılmasını anlamadılar, anlayamadılar, yanlış anladılar. Milyonlarca ağacın kesilmiş olması ve senin binlercesinin odun halini karşında görmen o an paylaşacağın, tepki göstereceğin en doğal şeylerden birisi değil midir?
Ve devlet otoritesi… Bölgeye gönderilen jandarma komandolar gerçekten sadece arama kurtarmaya destek için mi gelmişlerdi, yoksa bu büyük kalabalığı gören devletin güvenlik önlemi ve aynı zamanda olası bir “toplumsal infiale” karşı geliştirdiği refleks miydi, bunu bilemeyeceğiz. Bildiğim, taa seçim öncesinden devletimizin hali hazırda bizi düşündüğü ve o çok değerli köprü, havalimanı, kanal projesi için kendi halkına karşı neler yapabileceğini çoktan planladığı…
http://www.radikal.com.tr/turkiye/ankarada_secim_sonrasi_icin_senaryolar_sokak_eylemleri_ozerklik_ohal-1179788
Ya böylesi büyük bir kalabalık, üstünden helikopter geçirmemeye özen gösterme derecesinde (http://onedio.com/haber/kuzey-ormanlari-uzerinde-ucus-yasagi-mi-var--174353) saklamaya çalıştıkları orman katliamını görseydi, en yakınından; yaşasaydı, en içinden? Belki de en büyük korkuları budur bazı otoriter insan gruplarının…
Orada, ya da bir başka yerde toplananlar sadece birer kalabalık değil! Karşıt görüşle ne kadar sınırlarımız ve ortaklıklarımız ayrılıyorsa da, kendi içimizde de o kadar bir araya geliyor, birbirimizi buluyoruz, bütünleşiyor ve bir toplum oluyoruz. Akdoğan Özkan’ın Pamir’in ölümü üzerine verdiği röportajı https://soundcloud.com/140journos/15-00-stanbul-zekeriyak-y dinlemenizi ve T24’e yazdığı yazıyı http://t24.com.tr/yazi/elveda-pamir-hosgeldin-toplum/8963 okumanızı öneririm.
Bundan sonra ne olacak? Bu organizelik, eylemlilik, kolektiflik, toplum olma hali, adına ne derseniz deyin, devam edecek, yeni vakalarda da kendisini gösterecek. Sosyal medyaya erişim + insan gücü + çabuk haberleşip yayma imkânı her türlü olaya toplumsal bir boyut ekleyecek, vatandaşların/sivil toplumun süreçlere daha aktif katılımı sürecek. Yeni yerlerde, yeni zamanlarda benzer kalabalıkların toplanması çok muhtemeldir.
Keşke Pamir de o kalabalıkların içinde olabilseydi…
Olmadı.
How to Win at Baccarat - How to Win at Baccarat
YanıtlaSilThe main objective of Baccarat is to estimate the winning combinations of cards and cards you're going to draw. There 바카라 사이트 쿠폰 | 카지노게임사이트 is also a variety of ways to play at