Gerek sete yaptığım ziyaretlerde
gerek Ekşi Sözlük zirvelerinde Leyla ile Mecnun oyuncularını görme, onlarla
konuşma, fotoğraf çekilme şansım olmuştu ancak o güne kadar bakkal önündeki
çekimlere hiç denk gelmemiştim. Meğersem Kireçburnu ziyaretlerinde en güzel
anlar Erdal Bakkalın önündeki çekimlerde yaşanırmış. Bir cuma günü öğle
vakti orta şekerli geçen bir sınavdan dönüşte, Kireçburnuna gideyim de kendime
geleyim dedim, lapss diye tutturmuşum zamanlamayı; bakkalın önünde çekim vardı
ve tüm ekip de oradaydı. Uzun zamandır bu kadar eğlenmemiştim! Siz siz olun, ziyaretlerinizi
set gününe denk getirin, tam bir açık hava tiyatrosu deneyimi. Nereden
bileceğiz set gününü derseniz, ya ilk gittiğinizde orada çevrede gördüğünüz
insanlara sorup öğrenmeye çalışın ya da oyuncuların,set ekibinin tweetlerini
takip ederek hangi günler set olduğunu tespit etmeye çalışın. Artık şansınıza...
Leyla ile Mecnun’un benim
hayatımda çok önemli bir yeri var. Öncelikle ben de her Leyla ile Mecnun
seyircisi gibi bu diziyi izlerken kendimden bir şeyler buluyorum. Kimi zaman
İsmail Abinin sahnelerinde, kimi zaman Mecnunun sahnelerinde, kimi zaman
İskenderin sahnelerinde ben de herkes gibi kendimi görüyorum. Bu sahneleri
zaman zaman kendime ait sosyal medya hesaplarında paylaşıyorum, yeri gelince
burada da paylaşacağım.
Bugün Türkiye’nin sayılı
üniversitelerinden birisinde okuyorsam bunda biraz da Leyla ile Mecnun’un ilk
sezonunun bana verdiği moralin etkisi büyük. Diziyi ilk bölümlerden
keşfedenlerden birisi olmakla kendimi şanslı hissediyorum. İlk kez 2. Bölümü
izledikten sonra, o dönemde üniversite sınavına hazırlandığım için ikinci kez
de 10. Bölümünü izleyebilmiştim ancak. Ardından Behzat Ç. İle ortak çekilen
bölümden itibaren düzenli olarak takip etmeye, eksik bölümleri internet
üzerinden ya da tvdeki tekrarlardan tamamlamaya başladım. YGSnin şifresini, gece
mide bulantısı eşliğindeki uykularımı, adaletli bir sonuç beklememi, Mat2 ye
basmayan at kafamı ve sınav stresini doğru düzgün ders çalışmamam, siyasete
ilgimden dolayı seçim gündemine odaklanmam, biraz da kendimi “Fikrimin İnce
Gülü”ne vermem takip ediyordu. Böyle bir süreçte Leyla ile Mecnunu izlemek bana
moral veriyor ve beni mutlu ediyordu. Kaldı ki sözlüklerde ve sosyal medya
platformlarında dizinin doğal bir antidepresan olduğuna dair tespitler çoktur.
Seçimler yapıldığında, sıkıntıları atlattığımda LYSlerin ikisine bir hafta,
birisine de iki hafta kalmıştı. Zaten en başından beri hedefim olan sözelde
derece yapma fikri artık daha ağır basıyordu, gereken çalışmaların bir bölümünü
önceden yapmıştım fakat hala ciddi eksiklerim de vardı. Bu arada “Bu Kıza
Kadar” şarkısının 13 Haziran 2011 tarihli Leyla ile Mecnun bölümü yayınlanmadan
önce aynı gün internete verildiğini not düşelim. Benim bu şarkıyı dinlememle
birlikte sınavlara kadar ve sonrasında da ağzımdan düşürmem bir oldu. Üniversite
çalışmalarına başlarken bir dedemin, bititirken diğerinin ölümleri de sürecin
bir başka moral bozucu etkeniydi. O son bir/iki hafta çalışmalarımı “Bu Kıza
Kadar”şarkısını söyleyerek, şarkının bana verdiği moralle yapmışımdır ve
tamamlamışımdır.
Üniversite tercihlerinin son
gününde ilk kez Sarıyere geldim ve Hacıosman Bayırından inerken karşılaştığım
manzara Kireçburnundan Karadenizdi. Yani Leyla ile Mecnun’umuzun sahilinden,
İsmail abimizin el salladığı manzara. Bir yandan da Büyükderenin güzelliği eşlik
ediyordu buna. Değmişti!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder